"Hayatım!" dedi Cemile kocasını evden çıkmadan yakalamak için adımlarını hızlandırırken. 

 

"He gülüm, söyle." dedi Veysel gülümseyerek. "Ama çabuk söyle, geç kalıcam yoksa." dedi bir yandan ayakkabısını bağlamaya uğraşırken.

 

"Beni öpmeden nereye gidiyorsun acaba ?" dedi Cemile trip atar gibi. 

 

"Ben de diyorum, neden benim günümün neşesi yok. " dedi Veysel bir şey hatırlarmış gibi bir ses tonuyla. 

 

Karısını iki yanağından da öptükten sonra ayrıldı evden..

 

Ne zaman yalnız kalmak için fırsat bulsa buraya gelirdi. Nedenini bile bilmezdi üstelik. Ama burda ona iyi hissettiren bir şey vardı. Öylece boş boş oturup manzarayı izledi bir süre. Sonrasında yetişmesi gereken bir işi olduğunu anımsayıp oradan kalkmıştı.

 

...................................

 

"Merhaba hocam, hoşgeldiniz" dedi asistanlarından biri. 

 

"İnşallah hoşgelmişimdir." dedi Veysel oflayarak. 

 

"Nedir bugünün dosyası?" dedi asistanından dosyayı alırken.

 

"Neriman Hanım'ın son kontrollerini yaptık. Son tedavisini almıştı zaten. O taburcu olacak. " dedi asistanı Aslı. 

 

"Necdet Bey de bugün 2. tedavisini alacak" diye ekledi. 

 

"Peki yeni hasta var mı ?" dedi Veysel rahatsız bir biçimde. Bugün süregelen bir yorgunluk, bir durgunluk vardı üzerinde sanki. 

 

"Yok hocam.Henüz" dedi Aslı. Veysel kafasını sallamakla yetinmişti..

 

...................................

 

Elindeki kahve bardağını evirip çeviriyordu genç adam. Dışarıya sıkıntılı bir nefes verdikten sonra önündeki yığınla dosyayı yeniden tüm dikkatiyle incelemeye başladı. 

 

"Kenan!" 

 

Duyduğu sesle hemen ayağa fırladı Kenan. "Buyrun amirim!" dedi gür bir sesle.

 

"Ben sana izin vermedim mi oğlum? ne bu şimdi? Ne yapıyorsun burda?" dedi babacan bir tavırla. 

 

"Hem, sen ne zaman uyudun en son. Durmadan şu zıkkımı içip duruyorsun."dedi masadaki kahve bardağını ve yanındaki sigara izmaritini çöpe atarken.

 

"Şimdi şöyle amirim" dedi Kenan açıklama yapmak istercesine. Bu konuyu defalarca kez konuşmuşlardı oysaki. 

 

"Tamam, biliyorum..Yıllar önce kaçırılan kardeşini bulmak için her yolu deniyorsun. Ama, artık kabullenmen gerekiyor be oğlum." dedi Amir Hasan Bey yine babacan bir tavır takınmıştı.

 

"Anneni, Üstüne bir de babanı kaybetmek yeterince yaraladı seni. Belki de artık hayatına devam etmen gerekiyordur.. Belki de artık kardeşin bulamayacağın kadar uzaklardadır be oğlum. Kaç yıl olmuş, 35 koca sene. Kaç kere el değişti bu dosyalarda haberin var mı senin ?" 

 

"15 " dedi Kenan hâla dosyaları okuyordu bir yandan da.

 

"Asla dinlemeyeceksin değil mi ?" dedi Hasan ümitsiz bir ses tonuyla. 

 

"Ne diyeyim o zaman, İnşallah mucizeni bulursun."dedi Hasan, yine Kenan'ı ikna etme çabaları boşa düşmüştü.

 

...................................

 

Akşam Saatlerinde henüz mesaisi bitmiş ve günün yorgunluğuyla eve gelmişti Veysel. 

 

"Ben geldim!" dedi her zamanki gibi.. Ona neşeyle koşan kızını gördüğünde güler yüzle çömelip kollarını iki yana açtı. 

 

"Baba!" dedi küçük kız ona sarılırken. Veysel, kızının saçlarından öperken bir yandan da kızını  kokusunu içine çekiyordu. 

 

"Papatyam, uyumamışsın yine, hani söz vermiştin bana?" dedi  gülümseyerek.

 

"Seni özledim babacığım, Hem dün annem masal okudu, bugün senin sıran" dedi küçük kız hevesle. 

 

"İyi madem, peki." dedi Veysel kucağında kızıyla olduğu yerden kalkarken..

 

"Ne dediysem dinletemedim valla. "Babam gelene kadar uyumam dedi durdu. " dedi Cemile de gülümseyerek.

 

Veysel kucağında kızıyla odaya girip üzeri tüllerle kapatılmış yatağa yatırdı kızını kendisi de yatağın boşta kalan kısmına oturmuş, kızının saçlarıyla oynamaya başlamıştı.

 

"Hangi kitabı okuyoruz bakalım" dedi güler yüzle. 

 

Kızının gösterdiği kitabı alıp okumaya başlamış, küçük kızın hemen uyuyakalmasını izlemişti. Uyuyakaldıktan sonra da kızını izlemeye devam etmişti Veysel. Kendi ailesini bulamamasının acısını kurduğu ailesiyle def etmeye, yatıştırmaya çalışsa da aklından silinmeyen geçmişi çoğu zaman canını sıkıyordu.

 

Yavaşca kalktı kızının yanından, Kızının saçlarını uzun uzun öptü. Sonra da kendi odasına doğru yol aldı. 

 

"Veysel'im?" dedi Cemile soru sorarcasına yanına otururken. 

 

"Söyle gülüm"dedi Veysel. Sıkıntılı hali sesine yansıyordu.

 

"Yine mi aynı mesele?" dedi Cemile de sıkıntıyla.

 

"Çıkmıyor aklımdan Cemile. Ailem.. Annem, babam, Abim.." dedi gözleri yaşarırken.

 

"Aramışlar mıdır beni ?"dedi önce. 

 

"35 yıl. dile kolay.. Arasalardı bulurlardı be Cemile.. Bulurlardı isteselerdi. " dedi sıkıntıyla.

 

"Kaç gündür uyutmuyor beni. Yani uzun zamandır olmuyordu ama.. Yine o zamanlar geliyor aklıma. Annemin, babamın..." 

 

"Abimin olduğu, gerçekten sevildiğim zamanlar."dedi yutkunurken..

 

"Acaba ne yapıyorlardır şimdi?" dedi sıkıntıyla.

 

"Rahmetli annem, "her dua bir gün karşılığını bulur." derdi. Ben hep dua ediyorum senin için. Rabbim senin de duanın karşılığını verir sana inşallah. " dedi Cemile kocasını omuzundan öperken. 

 

...................................

 

"Abi? sen gitmedin mi hâla ?" dedi odaya giren yaşca Kenandan daha genç olan Selim. 

 

"Yok, ben burdayım bu gece." dedi Kenan, hâla gözü dosyalardayken. 

 

"Abi, şimdi haddimi aşmış gibi olmak istemem ama.." dedi Selim çekinerek. "Hani görüyoruz, izliyoruz. Televizyonlarda çıkıp buluyorlar kaç yıllık kayıpları. Acaba diyorum, sende mi çıksan?" 

 

"Ben boşuna mı polis oldum oğlum?" dedi Kenan bakışları karşısındaki adamı bulurken. "Kardeşim beni hatırlıyor mu? hatırlamıyor mu ? ben onu bile bilmiyorum ki" dedi sıkıntıyla.

 

"Kardeşimi bulmak için yapabileceğim tek şey bu .. Ve ben kardeşimi bulmak için gerekirse son nefesime kadar mücadele edeceğim. Vazgeçmeyeceğim kardeşimden." dedi gözlerinden akan yaşları silerken.

 

..................................

 

Ertesi Gün 

 

"Hadi ben kaçtım. "dedi Veysel. Önce uyuyan kızını öpmüş, sonra da karısını öpmüştü. 

 

Günlerdir içinde süre gelen o kötü his çok daha yoğundu bugün.

 

Hastaneden içeri adımını attığında yine asistanı aslı karşılamıştı onu. 

 

"Evet, bugün Sevil Hanım'ın ameliyatı var değil mi sadece ?" dedi sorarcasına.

 

"Evet hocam." dedi Aslı.  

 

...................................

 

"Sen hâla burda mısın?" dedi Hasan yüksek sesle. Kenan bir şey dememişti, çünkü biraz sonra yiyeceği azarın farkındaydı.

 

"Sabah akşam bu dosyaları mı okuyacaksın oğlum?" dedi babacan bir tavırla. 

 

"Seni oğlum gibi severim bilirsin.Ama bu böyle olmaz. Bak saha ekibindeydin. Kendinde değilsin diye sana izin verdim. Ama bu sefer de arşivden çıkmıyorsun. dedi Hasan 

 

"Sen neden Polis oldun Kenan?" diye sordu ciddi bir tavırla. 

 

Kenan tam cevaplayacakken Devam etti. 

 

"Senin yaşın kadar tecrübem var benim..Sen bu mesleği, sadece kardeşini bulmak için yapmıyordun Kenan. Sen aynı zamanda hiçkimse senin, ailenin yaşadığı acıyı yaşamasın diye girdin bu departmana. " dedi.

 

"Ne zaman bir çocuk kaybolsa, ne zaman bir ihbar gelse, sanki o çocuk senin çocuğunmuş gibi çalıştın çabaladın.Kaç çocuğu ailesine kavuşturdun.." dedi yine babavan bir tavırla.

 

"Ama bu bir kaç aydır, iyice bundan başka bir şey düşünmez oldun, iyi misin oğlum. Bak bir derdin varsa söyle, çözeriz beraber." 

 

"Yok amirim, iyiyim ben. Ayrıca, sahada benden daha iyi elemanlarınız var. " dedi Kenan. Hasan bir gülümseme ile karşılık vermişti ona. Ne derse desin degiştiremeyecekti Kenan'ın fikrini.

 

"İznin bitmek üzere. Sen bir düşün yine de " dedi babacan bir tavırla.

 

...................................

 

Veysel ameliyattan çıkmış, odasına girmişti. Ameliyat oldukça başarılı geçse de bugün Veysel için oldukça yorucuydu. 

 

Ameliyata girmeden çekmecesine koyduğu telefonunun sesini duyunca sandalyeye oturup çekmeceden telefonu çıkardı. Arayan Cemile idi. 

 

"Cemile'm , bir şey mi lazımdı ? " dedi Veysel. "Daha erken ama neyse, söyle sen. Gelirken alırım." dedi gülerek

 

"Veysel! Veysel.." 

 

Karısının ağlamaktan zar zor anlaşılan konuşmasını duyduğunda kaşlarını çattı Veysel.

 

"Cemile? ne oldu .." dedi tedirgin, telaşlı bir ses tonuyla.

 

"Yağmur, yağmur yok. " dedi Cemile ağlamaktan nefes nefese kalmıştı. 

 

"Ne demek yağmur yok Cemile?" dedi Veysel de ayaklanmıştı. 

 

"Yok işte. Bahçede oynuyordu. Su istedi. Ben eve girip su getirene kadar gitmişti. Her yerde aradım, yok hiçbir yerde." dedi Cemile.

 

"Ne demek gitmişti Cemile. Tek başına nasıl gitsin çocuk.? Ayrıca bahçe kapısını açamaz ki, boyu uzanmıyor bahçe kapısına. " dedi Veysel.

 

"Ben geliyorum oraya." dedi bir yandan montunu alıp hızla odasından çıkarken. Asistanı Aslı'ya bilgi verip eve gitmişti. 

 

...................................

 

"Cemile!" dedi Veysel hızla yanlarına gelirken. Karısı eve gelen iki polis memuru ile konuşuyordu. 

 

"Biz araştıracağız hanımefendi" deyip ordan ayrılışlarını izledi polislerin.

 

"Cemile nasıl oldu bu?" dedi Veysel karısının yanına gittiğinde . 

 

"Bilmiyorum!" dedi Cemile ağlayarak..

 

"Araştırmayacaklar. Veysel kameraya bile bakmadılar. Sadece bir fotoğraf alıp biz araştiracağız deyip gittiler." dedi isyan edercesine. 

 

"Allah aşkına çıkıp arayalım, buluruz belki." dedi Cemile yalvarırcasına. 

 

İkisi de sabaha kadar küçük kızlarını bulmak için neredeyse tüm şehri dolaşmışlardı. 

 

...................................

 

Ertesi Gün.

 

Kenan duyduğu seslerle başını kaldırdı. Ama çok geçmeden tekrar dosya yığınına dikkatini vermeye devam etti. Ne kadar geçtiğini bilmese de kapının açılmasıyla bakışları yeniden kapıya yönelmişti.

 

"Selim? " dedi Kenan "Oğlum senin işin gücün yok mu ?  gitsene " dedi burnundan soluyarak. 

 

"Abi, Allah aşkına dön şu göreve. Kerim Amir ile hiçbir şey yapamıyoruz. Önemsemiyor bir kere yani" dedi isyan edercesine. 

 

"Dün bir çift çocuğumuz kayboldu diye kayıp başvurusunda bulunmuş. Kameralara bile baktırmadı. İzin almak uzun sürermiş. " dedi sıkıntıyla. 

 

"Hasan amire söylesene , bana niye geldin" dedi Kenan bu sefer.

 

"Abi, yapma.. Söyledim zaten Hasan amire de. Kenan tekrar göreve dönene kadar yerine Kerim bakacak, birimin başında kerim olacak dedi.. Bak 24 saat geçmek üzere. Küçücük çocuk. Ve biz bir arpa boyu yol gitmedik. Abi kurban olayım al şu sancağı artık." dedi Selim

 

Kenandan cevap gelmeyince devam etti. 

 

"Nenem çok bilge bir kadındı. Kocaman kocaman adamlar ondan akıl almaya gelirdi bazen." dedi. Kenan ne diyeceğini anlamasa da dinlemeye devam etti. 

 

"Bir gün bana " Bu dünyada her iyilik bir gün karşılık bulur.. Er ya da geç" demişti. O zaman pek anlamamıştım. Sonra sormuştum." dedi Selim. 

 

"İyilik, iyilik doğurur demişti.." dedi Selim. "Ben pek inanmazdım buna. Ama baksana , bu göreve geldim geleli başıma gelen şeylere. Bu ailesine kavuşturduğumuz çocuklarla ilgilidir belki. O ailelerin hayır duaları bana yardım etmiştir. " dedi Selim. 

 

"Hem, Allah belki bir yol açar önünde be abi. Başka ailelere yardım ettiğinde Allah da sana yardım eder belki." dedi umutsuzca.

 

"Selim.." dedi Kenan. Aslında işini severek yapıyordu, ama kardeşini bulamamak onu mental olarak iyice yormuştu. 

 

"Memur Bey! bakın. Dünden beri aynı şeyi söyleyip duruyorsunuz. Nerede benim kızım. Neden kızımın resmi dağıtılmıyor ekiplere. Yahu neden aranmıyor benim kızım!"

 

Koridordan gelen ağlama seslerini, bağırtıları duyuyordu Kenan. 

 

"Çocuğun resmini almadınız mı aileden?" dedi Kenan Selim'e "ciddi misiniz" der gibi bakarken .

 

"Söylüyorum işte abi sana. Kerim amirin tek derdi alacağı terfi. Çocuk kaybolmuş felan onun pek umrunda değil ki. Seninleyken yaptığımız hiçbir şeyi yapmamıza izin çıkmadı." dedi Selim. Bilerek abartıyor,Kenan'ı bam telinden vurmaya çalışıyordu. 

 

Kenan aniden yerinden kalkıp odadan çıkınca Selim gülümsedi. "İşte bu be!" dedi neşeyle..

 

...................................

 

"Biraz sakin olur musunuz beyefendi?" dedi Hasan karşısında bas bas bağıran Veysel'e bakarken.

 

"Çocuğum kaybolmuş, bana sakin ol diyorsunuz bir de ya !" dedi Veysel sinirle. 

 

Hızla önünden geçip duran adama kaydı bakışları. Oldukça ciddiydi bakışları. 

 

...................................

 

"Amirim, bir maruzatım vardı, izin verirseniz" dedi ciddiyetle. 

 

"Geç." dedi Hasan odaya girmesini isterken.

 

"Kenan, şu an hiç sırası değil ama söyle." dedi Hasan oflayarak. 

 

"Ben görevime geri dönmek istiyorum. O çocuğu bulabilirim." dedi kararlılıkla. 

 

"Heyyt, aslanım benim ! Hele şükür sahalara geri dönüyorsun ha. O zaman kayıp çocuğun ailesiyle tanıştırayım sizi" dedi Hasan. 

 

Kenan önüne serilen mucizeden habersiz Hasan'ın peşine takılıp çıktı odadan .

 

"Veysel Bey.." dedi Hasan. Kenan'ın bakışları kardeşinin adını duymasıyla değişmiş, hemen dolmuştu, ama kısa sürede kendini toplamıştı. 

 

"Bundan sonra kızınızın kayıp olmasıyla Kenan Bey ilgilenecek. Kızınızı bulmak konusunda size o yardım edecek." dedi. 

 

"Kim buluyorsa bulsun, yeter ki bulunsun benim kızım" dedi Veysel sinirle. 

 

Kenan ciddiyetle elini uzattı karşısındaki adama . Kardeşi olduğunu bilmeden.

 

Aradığı o küçük kayıp çocuğun yeğeni olduğunu bilmeden girişmişti bu işe..  İki kardeşin yolları bir kayıpla ayrılmış, bir kayıpla kesişmişti...