Hastane koridoru her zamankinden sessizdi., Çok sessizdi. Koca hastanede Kenandan başka kimse yoktu sanki. Üzerine düşen soğuk tüylerini ürpertmişti. İçini sıkıştıran tüm hislerle koridorda yürümeye başladı. Hastanede tek bir kişi bile yoktu gerçekten. Bomboştu hastane. Peki Kenan ne arıyordu burada ? tek başına . Daha anlamasına fırsat bile kalmadan görmüştü onu. Kardeşini. Hasta yatağında yatıyordu. Yanına gitmek istemiş, adım bile atamamıştı Kenan. Ne Kadar denese de yerine mıh gibi çakılmıştı sanki.. 

 

Nefes nefese gözlerini açtığında bunun bir kabus olduğunu idrak edebilmişti Kenan. Neydi o öyle? Saatine baktığında saat sabah 4tü. Zaten nereden baksan 1 saat anca uyuyabilmişti. o da uyku değil yorgunluktan sızmak olabilirdi ancak. Karşısında oturan Cemileye bakmıştı bir süre. O da sızmıştı yorgunluktan. Kardeşinin tepkisinden hâla imtina ediyordu ama yengesinin onu anında abisi yerine koyup bağrına basması hoşuna gitmişti Kenan'ın. Sonunda birileri ona değer veriyordu. Birileri onu kabul ediyordu sonunda. Ama hâla annesinin ya da babasının karşısına geçmeye gücü yetmiyordu. Yavaşca oturduğu yerden kalkıp cebindeki kartı çıkardı ve odanın girişindeki ekrana bastırdı. Kapı açıldığında Kenan da yanına gitmeden önce kardeşine uzun uzun göz gezdirdi. Düne göre daha normal bir rengi vardı. Veysel'in kolundaki serumu dikkatle değiştirirken duymuştu kardeşinin sesini 

 

"Doktor, ne oldu bana?" bir fısıltı gibi çıkmıştı sesi.

 

"Günaydın" dedi Kenan sevecen sevecen. "Bayıldın, e doktorunu dinlemezsen.." dedi.

 

"Cemile'm nerde ?" "Annem" "Ba.Babam." 

 

"Cemile Hanım dışarıda. Annenizle Babanız yok. Çünkü yanınızda tek bir kişi kalabilir."

 

"Veysel'in gözleri doldu. 

 

"Abi"

 

Kenan fal taşı gibi açılmış ona baktı.

 

"Ne dedin sen biraz önce ?" 

 

"Ben mi ?" dedi Veysel zorlanarak. "Birşey demedim" dedi.

 

Kenan kendi kendine söylendi. "Kafayı yiyorum galiba" diye geçirdi içinden. Uykusuzluk ayarlarını mı bozmuştu, anlamamıştı ki. Bozuntuya vermeden devam etti Kenan. Serumu düzelttikten sonra durumunu açıklama gereği hissetti . "Tedavinin geri kalanında bu odada kalacaksın" dedi ciddi ciddi Kenan. Veysel birden hiddetlense de vücudu gerisi geri yatağa düşmüştü. kolunu kaldıracak kadar bile hali yoktu.

"Üzgünüm ama yakınlarını da yanına alamam. Ancak.. "Eliyle camekanı işaret etti. "Oradan görüşebilirsiniz" 

 

şu an objektif bir gözle kendine baktığında tam bir şerefsiz gibi göründüğünü fark etti Kenan. Ama mecburdu. Kardeşinin iyiliği için yapıyordu bunu. Veysel itiraz etmek istedi fakat yapamadı, çok yorgundu. Gözleri bile yavaş yavaş kapanıyordu. 

 

"Hadi bakalım, dinlen sen biraz" dedi Kenan uykuya henüz dalmış kardeşine bakarak. Odadan çıkarken maskesini ve eldivenlerini çıkarıp çöpe atmıştı. 

 

Odadan çıktığında Cemile de uyanmış meraklı gözlerle ona bakıyordu. 

 

"Uyandı" dedi Kenan gülümseyerek. 

 

Cemile de gülümsedi. "Peki ya şimdi ? şimdi ne olacak? O ilacı nasıl bulacağız."

 

"İstanbuldan biriyle konuştum" dedi Kenan. "Bir Hayırsever. İlacın masraflarını o karşılayacak. Ama ilaç yurtdışından geldiği için biraz beklememiz gerekecek." dedi Kenan. Yalan söylemişti. Bunu bilmelerine gerek yoktu.

 

Cemile sevinçle Kenan'ın boynuna atlamıştı. "Veyselim iyileşecek yani , İlaç olduğuna göre, iyileşek veyselim değil mi " dedi Kenandan ayrılırken. "İyileşecek tabii" dedi Kenan. Hâla endişelense de şu an biraz dahi olsa umut vardı. Onu ayakta tutan şey de buydu zaten.

 

Kenan diğer hastalarla ilgilenirken cebinde titreşen telefonla odasına geçip telefonu açtı 

 

"Evet buyrun."

 

"Arabanız satıldı Kenan Bey."

 

"Ohh. Çok iyi."

 

"Para birazdan hesabınızda olur. Hayırlı günler dilerim."

 

Kenan telefondaki kadına teşekkür ederek telefonu kapatmış derin bir nefes almıştı. Erkenden sevinmek istemiyordu, ama buna sevinmeyecekse neye sevinecekti ki. 

 

Önce hesabındaki paraya baktı, daha sonra Ankaradaki hastaneyi arayıp gerekli belge ve bilgileri faksladıktan sonra Verilen hesap numarasına parayı aktarmıştı. Bir kaç gün beklemesi gerekiyordu ama değerdi. Sonunda kardeşi iyi olacaktı. 

 

" Peki sonra ? " diye düşündü Kenan.

"Veysel iyileştikten sonra ne olacak?" dedi kendi kendine. Bunu düşündüğü için bile tiksiniyordu kendinden. Ama içindeki korkuyu bastıramıyordu. İçindeki bu çaresizliği silip atabilseydi keşke, ya da ne tepki vereceklerini bilebilseydi. o zaman her şey daha kolay olurdu. içinde bulunan sıkıntılarla beraber dışarı çıktı kenan . açık hava bile üzerine çöküyordu sanki. Yalnızlığını en çok da böyle zamanlarda hissediyordu insan.En çok böyle zamanlarda çaresizleşiyordu. Derdini anlatmak istese kime anlatacaktı. Kime güvenecekti.. 

 

Yıllar önce bırakmıştı Kenan insanlara güvenmeyi , daha küçük bir çocukken. Arkadaş bildiği diğer çocukların onu arabanın altına atmasıyla herkese güvenmeyi kesmişti. Güvenmek saçmalıktı. Güvenip sırtınızı döndüğünüz an bıçağı yerdiniz. Bunu öğrendiğinde 7 yaşında bir hastane odasındaydı, gerçi en çok da o zaman yakmıştı canını kimsesizliği.. şimdi onları bulsa bile hâla kimsesiz gibi hissediyordu. Bu his gider miydi içinden sahiden. Her şey sineye çekilir miydi bir anda ? Aklında tonla soru vardı. Annesi, babası ne tepki gösterirdi acaba ? onların tepkisini az çok tahmin edebiliyordu , Ama kardeşi.. İşte o bilinmezdi. ya istemezse diye düşündü Kenan. Ya kardeşim olmayı istemezse." diye geçirdi içinden. Sonra aklına düşmüştü Bugün yaşadığı şey. Gerçekten Veysel'in kendisine Abi dediğini sanmıştı bir an. Kafasını o kadar çok takmıştı ki bu duruma artık halisülasyon görmeye bile başlamıştı.. 

 

Düşüncelerinden sıyrılıp Veysel'in yanına gitmek için odadan çıktı. 

 

--------------------------------------------------------------

 

"Nasılız bugün?" 

 

"Yorgun" dedi Veysel zaten bu sabahtan beri bir haller vardı üzerinde . Serumunu düzeltmekte olan Elife baktı. 

 

"Ben niye çıkamıyorum burdan?" dedi Ciddi ciddi. 

 

"Çünkü hastasın" dedi Elif. Kısa ve Net bir Cevaptı.

 

"Neden uğraşıyorsunuz bu kadar anlamıyorum ki." dedi isyan edercesine.

 

"Keşke sen de biraz olumlu düşünsen." dedi Elif. 

 

"Kendimizi kandırmanın bir anlamı yok. İlacı bulamayacağımız için.." 

 

son cümleyi söylerken Kenan içeri girmişti.

 

"İlacı bulamadığımızı kim söyledi ?"

 

Elif de şaşırarak bakmıştı Kenan'a . Gerçi o gün kalbi durduğunda da söylemişti. İlacını buldum demişti. 

 

"Nasıl ya ?" dedi Veysel. "Nasıl buldunuz?" "Para ?" 

 

"İstanbuldan bir kaç kişiyle konuştum. Bir Hayırsever İlaç masraflarını karşılamak istediğini söyledi , ben de hayır demedim" 

 

Veysel pek inanmamıştı Kenan'ın bu söylediği yalana. Hangi hayırsever bu kadar para heba ederdi ki ? 

 

"Kimmiş bu adam? ya da kadın. Teşekkür etseydim "

 

"İsmini vermemi istemedi, kusura bakma" dedi Kenan.

 

Veysel de üstelememişti ama hiç inanmamıştı da. bir anda her şeyin bu kadar yolunda gidiyor olması ona çok acaip geliyordu. Evet yine hastaydı, ama 1 ay öncesine baktığında şu anki durumundan çok daha kötüydü. Sanki bu adamın gelişiyle tüm dengeler tersine dönmüştü. Veysel'i tedirgin eden bir şey vardı bu adamda, ne olduğunu çözemiyordu. Ama belki de o geldiğinden beri olanlar tedirgin ediyordu onu. Bunu da düşünmüştü. 

 

"Bir kaç gün sonra elimizde olur" dedi Kenan. 

 

"Sağol," dedi Veysel. Normalde burnundan kıl aldırmazdı, ama bu adam tam anlamıyla hayatını kurtarmıştı. "Sağol Doktor."

 

"Önemli Değil, görevim bu benim" 

 

"Olsun. Kimse senin kadar çabalamamıştı. Unutma ilk doktorum değilsin" dedi Veysel takılarak. 

 

"Ben diğer doktorlara benzemem yalnız." dedi Kenan da muzip muzip.

 

"Çok mütevazisiniz gerçekten" dediğinde ikisi de gülmüştü.

 

İki yakın dost gibi anlaşabiliyor olmaları Veysel'i daha çok şaşırtıyordu. Kafaya takmıştı bir kere. Çözecekti bu adamın kim olduğunu. Ya da onun yanında neden böyle hissettiğini. Hepsini öğrenecekti. 

 

- 3 Gün Sonra - 

 

İlaç geldiğinde Kenan tüm dozları ayarlayıp hepsini ayrı ayrı paketlemişti. Veysel'in toplamda 6 kez tedavi alması gerekiyordu. Ondan sonra kötü günler yerini iyi günlere bırakacaktı allahın izniyle.

 

Kenan elinde küçük şişeyle içeri girdiğinde Veysel de ona dönmüştü. 

 

"Beni iyi edecek ilaç bu mu şimdi ?" 

 

"6 Kez alman gerekiyor. " dedi Kenan şırıngaya ilacı çekerken.

 

"Tedavi bitene kadar burdayım o zaman " dedi Veysel sıkıntıyla. Evini özlemişti, karısını özlemişti.

 

"Aslında, burada kalmana gerek yok. Amaaa." dedi ve biraz duraksadı. 

"Ama ne ?" dedi Kenan'ın tekrar söze girmesini bekleyemeyen Veysel.

 

"Ama kendini üzmek yok. Üzülmek yok, Birinin seni üzmesine izin vermek de yok." 

 

"Tamam, yani ben kendimi üzmem de.. Birinin beni üzmesini nasıl engellerim bilemedim açıkcası." 

 

"her şeyi de doktordan bekleme . Onu ben bilemem. sen çözeceksin" dedi Kenan gülerek. 

 

Koluna takılı olan seruma şırınga daki ilacı boaşaltmıştı Kenan. 

 

"3 Saat daha burdasın, ayrıca karın da birazdan yanına girebilir " dedi Kenan. Veysel'in gözleri parlamıştı. 

 

Kenan dışarı çıktığında Cemile oradaydı. Annesi de oradaydı ama babası gelmemişti bile. Kenan anlamaya çalışsa da anlayabilecek gibi durmuyordu. 

 

"Hah! noldu doktor bey" dedi Cemile. Göz kırpmıştı. "Sırrın bende güvende" demek miydi bu ? Kenan bozuntuya vermedi. 

 

"İlacın 1. dozunu uyguladım 3 saat daha burda. Daha sonra taburcu olabilir. Ama üzülmemesi gerekiyor. Hiçbir şekilde üzülmemesi gerekiyor. Özellikle de bu aşamada. Sona yaklaştık, artık daha dikkatli olmalısınız" dedi. 

 

Cemile gözleri dolu dolu bakıyordu Kenan'a. Döndü birden Kenan'a sarıldığında Kenan kendini tutamamış, gözlerinden yaşlar akmaya başlamış, ama hemen kendini toparlayıp , gözlerini silmişti. 

 

"Sağol Doktor bey oğlum . Kurtardın yavrumu." dedi yaşlı gözlerle döndü. 

 

"Doktor Bey" sıfatının sonuna gelse de o "Oğlum" kelimesi o kadar çok şey ifade ediyordu ki Kenan için. Gerçekten oğlu olduğunu öğrenince böyle sarılır mıydı acaba ? merak etmişti Kenan bunu, yine ve yine. 

 

"Ben işimi yapıyorum" dedi Kenan. 

 

"Sizi Allah gönderdi" Cemile Gülümseyerek. Sonra Kenan'a sarıldı. Döndünün duyamayacağı şekilde kulağına fısıldadı. "Veysel'imi kurtaracağını biliyorum demiştim." 

 

"Önemli değil, gerçekten. Ben yapmam gerekeni yaptım." dedi Kenan tekrar. "Ha , bu arada Veysel.. Bey'i görebilirsiniz. Ama fazla yormamak şartıyla." 

 

Kendi kardeşine Bey demek zorunda olmak sinirlerini bozuyordu. "Kardeşim" diye bağrına basıp sarılmak varken hâla "Bey" diyordu. Bir yanı hemen şu saniyede söylemesi gerektiğini savunsa da bir yanı korkan küçük bir çocuk gibi vazgeçiriyordu onu bu fikirden. Korkak tarafı cesur tarafını yeniyordu, özellikle de konu yıllarca bulamadığı ailesi olduğunda.

 

Geçen 3 saatin sonunda Veysel taburcu edilmişti. Cemile kendi evlerinde kalmaları gerektiğini düşünse de Döndü'nün ısrarlarından kaçamamışlardı. Muammer ile aynı evde olmak Veysel'e ne kadar iyi gelecekti, bilemiyordu Cemile. Ama Döndü o kadar yalvarmıştı ki Veysel de annesini kıramamıştı. 

 

"Hadi çocuklar, siz odaya gidin, bir giyinin dökünün de şöyle güzel bir yemek yiyelim." dediğinde üstelememışlerdi. 

 

Veysel ve Cemile'nin odaya girmesini fırsat bilen Döndü Muammer'e dönüp konuşmaya başladı. "Bana bak muammer, bu çocuğu üzecek tek bir laf edersen . Sana yeminim olsun, Bu evden defolur giderim. Bir daha da sittin sene bu eve girmem" dedi. Ciddiydi. Çok ciddiydi.

 

Veysel ve Cemile odadan çıktığında Cemile yardım etmeyi teklif etmisti . Cemile ve Döndü mutfakta yemekleri hazır edip kısa sürede sofrayı kurmuşlardı. Geçen süre zarfında Veysel de Muammer de tek kelime etmemişti.

 

Yemekler yenilirken bir anda Cemile söze girdi. "Ana, ben diyorum ki acaba Doktor Bey'i yemeğe mi çağırsak bir gün?" dediğinde ağzında lokmasıyla ona dönmüştü Veysel. Lokmasını yuttuktan sonra sordu.

"O nerden çıktı şimdi?" 

 

"Ne demek nerden çıktı Veysel'im. Adam sana iliğini verdi, İlacını buldu. Adam senin hayatını kurtardı. Yani kuru kuruya bir teşekkür etmiş gibi olduk." dediğinde Veysel itiraz edecek olmuştu ki 

 

Döndü söze girmişti hemen "Gelinim haklı. Aferin kız Cemile. Nasıl da akıl ettin." 

 

Cemile'nin amacı tabiki sadece teşekkür etmek değildi. aksine Kenan'ı ailesiyle bir araya getirmek istemişti, hastalık olmadan, hır gür olmadan , normal bir akşam yemeği sofrasında.

 

"Ne yapsak acaba ?" dedi Döndü .

 

"Ay bilemedim şimdi?" dedi Cemile düşünerek. "Ben söylerim Elif'e ögrenir o" dediğinde Veysel tekrar Cemileye döndü. 

 

"Misafir umduğunu değil bulduğunu yer" dedi ve devam etti. "Ayrıca ne bu ilgi alaka ?" 

 

"Oğlum.. seni kurtardı ya. o kadarcık da ayrıcalığı olsun ama dimi ? Hem sevmediği yemekleri yapıp rezil mi olalım adama" dedi Döndü savunurcasına. 

 

"İyi peki, karışmıyorum ben." dedi Veysel pes etmişti. 

 

--------------------------------------------------------------

 

Kenan da mesai bitişinde lojmana geçmişti. genelde sabah kahvaltısıyla günü geçirirdi. Akşam yemek yemeyi sevmezdi. Ona hep ailesizliğini hatırlatırdı çünkü. Gün uzun geçmişti bugün. Uyuması gerekiyordu. Çünkü gerçekten iyi değildi. bu gidişle aklını da kaybedecekti.

 

--------------------------------------------------------------

 

Ertesi Gün Cemile sabahın köründe Elifi tembihlemisti.

 

Koridorda Kenan'ı görünce hemen yanına gitmişti Elif. Öğle saatleriydi.

 

"Eee ?" 

 

"Ne eee ?"

 

"Yemek yiyelim mi? hem hasta da yok pek." 

 

"Yok." dedi Kenan.

 

"Yahu sen hiç acıkmazmısın be adam" dedi Elif isyan edercesine.

 

"Geçiştiriyorum ben." dedi Kenan. Bu basit cümlenin altında bile tonla hüzün yatıyordu.

 

"İyi peki." dedi Elif hastane bahçesindeki banklara oturduklarında. 

 

"Hiç düşündün mü ?" 

 

"Neyi?"

 

Elif buradan devam ederse Kenan'ın her şeyi öngöreceğini tahmin ettiğinden başka bir şekilde konuyu bağlaması gerektiğini düşündü. Çünkü Kenan bu yemek işini öngörürse Cemile onu çiğ çiğ yerdi. 100 kere tembihlemişti sabah.

 

"Yani şey.. Onlara söylediğin zaman ne olacağını.." dedi Kenan'ın anında yüzü düştü. 

 

"Eeee, o zaman konuyu değiştireyim.. " "En çok hangi yemeği seversin" dedi Elif..

 

"Bilmem" dedi Kenan. "Düşünmedim hiç."

 

"Ne demek bilmem ya " diye yükseldi Elif birden . Kenan'ın anlamamasını umarak hemen toplamıştı 

"Bir insan nasıl bilmez en sevdiği yemeği ?"

 

"Bazı insanların yemek seçme lüksü olmuyor." dedi Kenan ve kalkıp gitmişti. 

 

"haaah. iyice sıvadın. Bravo sana." dedi Elif kendi kendine söylenerek.

 

Cemile'yi aramıştı Elif .

 

"Hah, öğrendin mi ?" 

 

"Yok"

 

"Ne demek yok?" 

 

Elif konuşmanın bir kısmını anlatmıştı. 

 

Cemile sıkıntıyla bir nefes verdi. Sonra hemen neşelenmişti. 

 

"Neyse canım. Şimdi Yengesi akşama mükellef bir sofra kurar ona." 

 

"Bir Dakika Ne ?" 

 

"Ne ne ? "

 

"Yengesi mi dedin sen?" 

 

"Cemile Kaya var senin karşında kızım. Sen benim şu zamana kadar anlamadığım bir şey gördün mü ?" 

 

"Görmedim valla, ne yalan söyliyim."

 

"Tamam , hadi hazırlık yapıcam ben daha." 

 

Cemile telefonu kapatmış. Hemen kafasında yapacağı yemekleri sıralamıştı. 

 

"Hah, Ana . Şimdi Akşama yapacağımız yemekleri söylüyorum."

 

"Söyle kızım" 

 

"Mantı, Sarma ,İçli Köfte, Köfte, e tabi patates ...... " Cemile neredeyse 50 tane yemek saymıştı arka arkaya.

 

Döndü şaşkın şaşkın onu dinledikten sonra sordu. 

 

"Kızım kim yiyecek bu kadar yemeği.?" 

 

"Çok mu fazla oldu ?" dedi Cemile.

 

"Bu kadar yemekle bir ordu doyar kızım." dedi Döndü.

 

"Ben diyorum ki şöyle güzel bir anne sofrası mı yapsak. Yani çocuk memleketinden uzak, özlemiştir ailesinin yemeklerini" 

 

Cemile dahiyane bir fikir bulmuşcasına atladı hemen. 

 

"İşte bu . Evet evet Anne sofrası, çok güzel fikir" 

 

Döndü ve Cemile harıl harıl hazırlık yaparken Veysel odadan çıkmış söylenmişti 

 

"Ne doktormuş arkadaş. Ben istesem yapmazsınız" dedi muzip muzip. "Aaaa , aşk olsun Veysel'im . Sen istedin de ben ne zaman yapmadım? " Veysel arkadan Cemileye sarılırken Cemile hemen aklına gelen şeyle irkildi. "Veyselimmmm" 

Cemilenin ses tonundan ondan bir şey istediğini anlamıştı Veysel.

 

"Söyle Cemilem , bir şey mi lazımdı" 

 

"Evet." 

 

"Kızım her şey var , yorma çocuğu oralara kadar." 

 

"Doktoru arayıp yemeğe çağırır mısınn " dedi sevimli görünerek.

 

"Te allahım ya. Fikir sizden çıktı ben niye çağırıyorum." 

 

"Çünkü senin hayatını kurtardı oğlum. Hadi gelinim haklı" 

 

Veysel oflaya puflaya içeri girmişti. Telefonunu aldı "DOKTOR" ismine dokundu.

 

--------------------------------------------------------------

 

Kenan daha yeni odasına girmiş sandalyesine oturmuştu ki Telefonu çaldı. Telefonu eline alıp "KARDEŞİM." yazısını görünce yüreği sıkışmıştı. Ne olmuştu ki acaba? Telefonu açana kadar aklından binlerce kötü düşünce geçmişti. 

 

"Efendim" dedi korkusunu belli etmemeye çalışarak.

 

"Doktor.." dedi Veysel. Veysel'in sesini duymak içini rahatlatmıştı Kenan'ın. 

 

"Veysel.." 

 

"Kusura bakma böyle dan diye aramış gibi oldum da müsait miydin?" 

 

"Müsaitim, müsaitim" dedi Kenan. Ne diyecekti acaba ?

 

"Akşama yemeğe davetlisin, bize. Yani Annemlere"

 

"Şeyy. Ben gelmesem?" dedi Kenan çekinerek. Ailesiyle o masaya oturmayı çok istiyordu. hatta her şeyden çok istiyordu, ama daha ailesi bilmiyordu gerçekleri. onları kandırıyormuş gibi hissediyordu.

 

"Valla ben bilmem doktor. Ama Annem ve Cemile çok hevesliler bu yemek işinden ötürü.Gel bence, yani tabii sen bilirsin yine de .

 

"E peki o zaman " dedi Kenan sonunda ama heyecandan ölecekmiş gibi hissediyordu. Ailesiyle yemek yiyecekti. İlk kez. Son kez olmamasını umuyordu sadece. 

 

Veysel konuşmalarının hemen ardından mesaj atmıştı adresi.

 

Kenan heyecandan kaçta gideceğini bile sormamıştı ki yemeğe . "Ya geç kalırsam ,ya erken gidersem?" diye düşündü. Heyecandan eli ayağına sığmıyordu. Telefonu titreştiğinde Veysel'in kendisine tekrar mesaj atmış olduğunu gördü.

 

"Saat 20.00" 

 

--------------------------------------------------------------

 

Akşam olduğunda herkes sofraya oturmuştu. Döndü ve Cemile sofrayı donatmıştı. Kenan ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Heyecandan ne diyeceğini de bilemiyordu tabii. 

 

"Teşekkür Ederim." dedi. 

 

"Lafı mı olur oğlum, sen neler yaptın bizim için" lafıyla Kenan da Veysel de aynı kişiye dönmüştü. Biri mutlulukla, biri de hüzünle bakıyordu o yüze.

 

"Oğlun tabii" diye fısıldadı Veysel.

 

Kenan duysa da arayı germek istemediği için ses etmemişti. 

 

"Ben görevimi yaptım" dedi Kenan Muammere.

 

"Senin de işin zor tabii. Doktorluk kolay zanaat değil" dedi. Kenan gülümsese de Veysel lafın kime gittiğini çok iyi ve net bir şekilde anlamıştı. 

 

"Tabii doktor, babam çok istedi tabii doktor bir oğlu olsun ama olmadı işte. " dediğinde ne diyeceğini bilememişti Kenan. O cümleyle beraber anlamıştı, kardeşinin de kimsesizlik çektiğini. Sanki açık açık yarasını gösteriyordu kardeşi. Elinden ne gelirdi ? bilememişti Kenan .

 

Cemile hemen konuyu değiştirmek için araya girmişti. 

 

"Eeee , doktor bey. Nasıl beğendiniz mi kasabamızı?" 

 

Kenan bu konuşmadan onu çekip çıkardığı için minnet duyuyordu Cemileye.

 

"Güzel, sevdim. Yani hoş bir havası var" dedi Kenan.

 

"Sen kalk taaa İstanbul'dan Gedelli'ye gel. İyi cesaret " dedi Veysel. Babasının iğnelemelerine alışkındı. Aksine şu an en büyük merakını gidermek istiyordum bu adamın kim olduğunu öğrenecekti.

 

"Benim için illerin bir önemi yok." dedi Kenan. 

 

"Normalde kimse bilmez buraları Doktor. İnsanlar bu kasabaya sebepsiz gelmezler" dedi şüphesini açık açık belli ediyordu. "Senin sebebin ne ?" 

 

Kenan cevap verecek olduysa da sustu. ne diyeceğini bilemedi. 

 

"Ailemi bulmaya geldim ben buraya" deyiverdi birden . Kendisi de şaşırmıştı. 

 

"Hadi şimdi çevir buradan çevirebilirsen Kenan." dedi içinden ...