Aradan saatler geçmişti. Kenan arada odasına gelip maillerini kontrol ediyordu. Bugün yoğun değildi hastane. neredeyse hasta yoktu, ama kenan yine de hastanede olmayı tercih ediyordu. maillerini kontrol ettiği sırada hocasından bir mail aldığını fark etti Kenan. Hemen dikkat kesilerek maili okumaya başladı. Sonrasında hemen hocasını aradı. 

 

"Hocam mailinizi aldım, ama bu tedavi bulunduğumuz aşamada çok büyük risk değil mi ? " 

 

"Sen benden bir yol istedin, ve o ilaç olmadan yapabileceğin tek şey bu " 

 

Kenan kabul etmek zorundaydı. Bu zorlu bir süreçti, ve evet ailesinden kendi onay almalıydı. Veysel ile %100 uyumlu bir ilik bulmak gerçekten çok zor olacaktı ama denemek zorundaydı , ama gidip de veysel'in ailesinden izin alması gerekse de o cesareti kendinde bulamıyordu. Önlüğünü düzeltip odadan çıktı. Koridora adım atmasıyla hastanedeki kaos ortamına giriş yapmıştı bile. Derin bir nefes aldı cesaretini toplamak için . Söylediği o şeyden sonra nasıl bakacaktı yüzlerine onu da bilmiyordu işin doğrusu. Kenan'ı düşüncelerinden çekip çıkaran Veysel olmuştu. Yaptığı serumlar az da olsa etkisini göstermiş, sendeleyerek de olsa yürüyordu Veysel. "Doktor Bey ? " dedi çekingen çekingen. 

"Ayaklanmışız." dedi Kenan samimi görünmeye çalışarak. 

"Yalnızız da ? aileniz nerede" 

"Uyuyorlardı ben çıkarken odadan. Biraz yalnız kalmak istedim diyelim." 

"Çok yorulmaman gerekiyor ama "dedi Kenan. Birden resmiyeti kaldırmıştı, nedenini bilmese de bu çocuğun yanında hiç beklemediği şeyler oluyordu.

"Sende annemler gibi başlama doktor ya. " dedi Veysel isyan edercesine. Kenandan yeşil ışık görünce o da hemen resmiyeti kaldırmıştı. 

Veysel ve Kenan hastanenin dışındaki banklara oturmuşlardı. 

 

"Dün pek hoş bir gün değildi , ben gerçekten özü.. " Veysel konuşmasını bitiremeden araya girmişti.

 

"Gerek yok. Haklısınız, yani görünen köy kılavuz istemiyor neticede. Ölüyorum. Ne zaman bilmiyorum, ama çok zamanım kalmadığının farkındayım. Sadece ailem kabul etmek istemiyor. Özellikle de Annem ve Eşim. "

 

"Hiçkimse ölümü kabul edemez Veysel. Tamam, dün bir gaflet anıyla öyle şeyler söylemiş olabilirim ama bu pes edeceğim anlamına gelmiyor. Bir Tedavi var. Yani seni tam anlamıyla iyileştirmeye yetmeyecek belki ama o ilacı bulabilmek için zaman kazandıracak."

 

Veysel neredeyse kahkaha atmıştı. Histerik bir kahkahaydı bu. "O ilacı yıllar geçse dahi alabileceğimizi sanmıyorum." 

 

Kenan ne diyeceğini düşünüyordu . Arkadan koştura koştura gelen Cemileyi gördü. Ama Cemile ikisini konuşurken gördüğünde durmuştu. 

 

"Umut etmeyi kesemezsin." dedi Kenan. şaşırmıştı, kendisi birine nasihat verebilecek son insandı, hele de bu konuda. Umudunu çoktan kesmişti. "En azından Ailen için" 

 

“Annem..”dedi Veysel. Sesi çatallaşmış yutkunmustu. Kenan göz ucuyla Veysel'e baktığında gözlerinin dolduğunu görmüş, ama ses etmemişti. Öksürerek boğazını temizleyen Veysel devam etti. “Annem iki çocuğunu kaybetmiş Doktor.”  duraksadı. “Şimdi bana bir şey  olacak diye aklı çıkıyor.. Gerçi anneme sorsan hâla ölmediğini düşünüyor çocuğunun da işte . şimdi ben gidersem, annem nasıl yaşar diye düşünmeden edemiyorum. ”

 

Sessizleşmişti Veysel . Kenan da öyle ama birinin bu sessizliği bozması gerekiyordu. “İlik Nalki Olman gerekiyor” dedi Kenan . Veysel “Olmazsam ? " dedi. Kenan'ın sesindeki pustan anlamıştı cümlenin sonuna bir “ama” geleceğini. Kenan ne diyeceğini bilemedi ama yine de cevap vermişti. "Olmazsan, daha az zamanın var demektir." dedi. Aslında daha az can yakan bir cümle bulmak istese de yapamamıştı. 

 

Gözlerinden iki damla yaş akmıştı Veysel'in. 

 

"Ben bu yaşıma kadar hiç yaşamadım ki doktor. Bak işte, sen ne güzel okumuş, doktor olmuşsun. Bi de bana bak. Ne olduğum belli değil. Sen şimdi bakma böyle herkesin peşimde koştuğuna.." dedi ve yine duraksadı Veysel. Sanki konuşmak istemiyor, ama bir yandan da konuşmak istiyor gibiydi. "Bazen benimle çok fazla ilgileniyorlar" dedi Veysel "Buldu da bunuyor" diye düşündü Kenan. "Ama geriye dönüp baktığımda, hastalanmadan öncesine yani.. Veysel'e ne olmuş, ne bitmiş kimsenin umrunda bile değildi. Hastalanınca kıymete bindim anlayacağın." 

 

"Belki her şeyin bir zamanı vardır. " dedi Kenan. Böyle konuşunca kendi kendine hayret ediyordu. saniyesinde umut elçisi olmuştu. Keşke bu tavrı kendine gösterebilseydi.

 

"Belki de " demişti Veysel başını tutmadan hemen önce.

 

"Evet neymiş, bu kadar yalnız kalmak yetermiş. " dedi Kenan Veysel'i tutup kaldırırken. Oradaki hemşirelerden birini çağırıp tekerlekli sandalye istemişti. 

 

"Tekerlekli sandalye geldiğine göre gidebiliriz" dedi Kenan. Döndüklerinde Cemile oradaydı. "Cemilem? " Dedi Veysel şaşkın şaşkın "Konuşuyordunuz, bölmek istemedim." dedi Cemile. Kenan Veysel'i odasına geri götürüp yine ağrı kesici serum bağlamış çıkarken "Konuştuklarımızı düşün. 1 Saat sonra elimde belgelerle geri geleceğim. " dedi . Veysel başını sallamakla yetindi. 

 

Kenan odadan çıktığında Cemile de peşinden çıkmıştı. Kenan Cemile'yi gördüğünde hemen söze girdi. "Ben, ben çok özür dilerim gercekten. Yani tabi bunun özrü olur mu bilemiyorum ama. kendimde değildim, affedin beni ne olur."

 

Cemile gülümsedi. "Biz bu lafları çok duyduk doktor bey. Sizden önceki doktorlar bize defalarca kez söyledi bunu. ama ilk defa biri gelip de özür diliyor, şaşırdım gerçekten." dedi daha sonra sordu " Bu bahsettiğiniz belge, ne belgesi?" 

 

"Veysel Bey'in daha iyi hissetmesi için ve kısmen de olsa iyileşebilmesi için bir tedavi var. Ama buna onay vermesi gerekiyor." 

 

"Ne tedavisi bu ?" 

 

"Veysel Bey'e belgeleri getirdiğimde detaylı bir şekilde anlatacağım. Biraz karmaşık bir tedavi." 

 

"Peki" dedi Cemile el mahkum. Tekrar Veysel'in yanına geçti. Veysel gözleri dolu dolu dışarıyı izliyordu. 

 

"Cankuşum, ne oldu ? " 

 

"Şu Doktor, biraz acaip bi tip" 

 

"Doktor mu ? Nerden çıktı o şimdi ?"

 

"Ben öyle herkese her şeyi anlatmam Cemile , sen biliyon beni" 

 

Cemile demişti. Ne zaman tedirgin olsa, huzursuz olsa böyle seslenirdi Cemile'ye .

 

"Ne olmuş yani, normal bir şey bu " dedi Cemile.

 

"Normal , normal olmasına normal de , ben amcaoğullarım ile konuşamadığım şeyleri, senden başka kimseyle paylaşmadığım şeyleri anlattım bu adama." 

 

"Nasıl yani, neden ? " 

 

"Bilmiyorum işte. Bir yanım sus Veysel dedi. Sus artık konuşma. Bir yanım da tam tersini söyledi. " 

 

Cemile çok sevecen bir şekilde yaklaştı kocasına. Yanağına bir buse kondurduktan sonra 

 

"Ne der hep Abdullah dedem ?"

 

"Her şeyin bir sebebi vardır. Anlamasan bile." 

-----

1 saat geçmiş, Kenan elinde bir dosya ile içeri girmişti. 

 

"Evett, düşündük mü?" 

 

Veysel bir şey demedi, aksine bu adama neden bu kadar çabuk güvendiğini anlamaya çalışıyordu.

 

"Şu tedaviyi anlatıcam demiştiniz" dedi Cemile. 

 

"Ahh , Evet doğru ya. " dedi Kenan. Devam etti. "Bir kardeşin var mı?" diye sordu. Veysel duymamıştı bile. Cemile yandan dürtünce kendine gelmişti. 

 

"Pardon, dalmışım ben. Ne dediniz?" 

 

"Fark ettim onu, kardeşin var mı diye sordum." 

 

"Yok." dedi Veysel. "Neden sordunuz?"

 

"tühh ya, işimiz çok kolaylaşırdı kardeşin olsaydı. " 

 

"Neden ki ?" dedi Cemile.

 

"Veysel Bey için %100 uyumlu bir ilik bulmaktı ilk hedefimiz, ve bu da ancak ve ancak kardeşler arasında bulunan bir şey. Anne babanın dahi uyum sağlamadığı zamanlar oluyor." 

 

"Peki şimdi ne olacak.. " dedi Veysel . Cümlesinin devamı gelmemişti . 

 

"%100 uyumlu bir ilik bulamasak bile diğer insanlardan uyumlu bir ilik bulabiliriz hâla. İstediğim şey sadece bu belgeyi imzalaman. "

 

"Sonra ne olacak peki?" 

 

"Sonra, her tarafta duyuracağız. Seninle iliği uyuşan birini bulacağız."

 

"Ya bulamazsak?" 

 

"Onu da o zaman düşünürüz." dedi Kenan. 

 

"Tamam" dedi Veysel üstelemeden. Belgeyi imzalamıştı. Kenan da belediyeyle konuşmuş, bir anons vermelerini istemişti. Neredeyse tüm kasaba hastaneye doluşmuştu. Tabii kriterlere uymayanlar geri gönderilmişti.  

Aile fertleri, amcaoğulları, hastane personelleri, doktorlar, kasabanın gençleri derken bir sürü örnek birikmişti . Ama bulunması çok zor olduğu için Kenan ilik bankasına da haber vermişti. Alınan tüm örnekler toplanıp şehirdeki hastaneye gönderilmişti. 

 

--------------------------------------------------------------

 

Veysel hâla düşünüp duruyordu. O adama nasıl her şeyi anlatabilirdi, hayır tabii dahası da vardı, ve onları da anlatmak istemişti. Anlatmamıştı ama. Yataktan kalkacakken Elif içeri girmişti. 

 

"Nereye Veysel?" dedi ciddi ciddi.

 

"Az kaldı. Patlıycam burda sıkıntıdan" dedi Veysel burnundan soluyordu. 

 

"Yerinden kalkamazsın, ayrıca daha bitmemiş serumun" 

 

"7/24 ağrı kesici veriyorsunuz, yeter ama" 

 

"Veysel, uzatma. kalkamazsın." 

 

"Öff, iyi tamam." 

 

--------------------------------------------------------------

 

Kenan masasına oturmuş kalemiyle oynuyordu. Gerçekten ne oluyordu ona böyle. Hiç yapmadığı şeyleri yapıyordu bu kasabada . Kafayı yiyecekti düşünmekten. Ailesini bulmaya yaklaşamamıştı bile.. Kapı çalındığında Kenan düşüncelerinden sıyrılmıştı. 

 

"Girin" 

 

Elif elinde dosyalarla içeri girmişti. "Sonuçlar geldi." dedi. İkisi de bu arayışın samanlıkta iğne aramak olduğunun farkındaydı.

 

Kenan eline aldığı dosyaları "bu değil, bu da değil" diye diye diğer tarafa atıyordu. Belgedeki değeri görünce duraksadı. 

 

"%100 mü ? bu nasıl mümkün olabilir ?" dedi. Kimin iliğinin uyduğuna bakmamıştı bile. Elif dosyaları Kenan'a bırakıp çıktığı için Kenan rahattı bir nebze de olsa. Kimin iliğinin uyduğuna baktığında dizlerinin bağının çözüldüğünü hissetti Kenan. 

 

Tüm kelimeler boğazına dizilmişti. Nefes almak istedi, yapamadı. Sevinmek istedi, kardeşini bulmuştu, sevinmek istedi. yapamadı. Ayağa kalkmak istedi yapamadı.. Hiçbir şey yapamadı.. Ne kadar öyle kalakaldı bilmiyordu Kenan. Kafasında yankılanıyordu söylediği her şey .

 

"Evde yapılacak pek bir şey kalmamış "

"Kocanız ölmek üzere"

 

"Yalan mı ? "

 

"Adam ölüyor, ve o ilaç olmadan ne yaparsak yapalım bir işe yaramayacak."

 

biraz önce gözlerinden sessiz sedasız dökülen yaşlar şimdi bir hıçkırığa dönüşmüştü. Sesinin yüksek çıkmaması için kendini tutmaya çalışsa da saatlerce,günlerce , aylarca hatta yıllarca ağlasa bile içinde pişmanlığın ve acının harmanladığı o ateşi söndürebilecek gibi gelmiyordu Kenan'a .  Sonra yine kafasında yankılandı sesler 

 

"Ölüyorum. Ne zaman bilmiyorum, ama çok zamanım kalmadığının farkındayım."

 

"Ben bu yaşıma kadar hiç yaşamadım ki..."

 

ağlaması daha da şiddetlenmişti Kenan'ın. Bu hiç adil değildi ki . Kardeşini daha yeni bulmuştu, kaybedemezdi. bunu kabullenemezdi ki .. Ailesi... Ailesinin onu bırakıp gittiğini düşünmüştü , onların suçlu olduğunu düşünmüştü. Bu hikayede suçlu hiçkimse yoktu. Bu hikayede birbirini kaybetmiş insanlar vardı. Kenan her şeyi kafasında oturtmaya çalışsa da şu an düşünebildiği tek şey kardeşiydi. Belki ona "Ben senin abinim " deme cesaretini bile bulamayacaktı kendinde. Belki ailesinin karşısına çıkamayacaktı, ama kardeşini kurtaracaktı. Ne olursa olsun yapacaktı bunu. Yapmak zorundaydı...