"Kenan Acar ; idealist bir doktor. İstanbul'dan kalkıp daha nerede olduğunu bile bilmediğim bir kasabaya gidecek öyle mi ? Oğlum aptal mısın sen ? "

 

"Ailemi bulmak için gidiyorum ben o kasabaya , ayrıca ne fark eder , hayır yani doktor değil miyim ben? Ha istanbul, ha gedelli. Ne fark eder ?"

 

"İstanbulda paşalar gibi doktorluğunu yapıyorsun. Ayrıca seni yetimhanede bırakmış aileni de arama sebebini hiç anlayamadım."

 

"Anlamıyorum, Anlamıyorum Mert. Neden , Neden vazgeçtiler benden. Neden istemediler beni ? "

 

"Ha sende bunu sormak için orada mı doktor olacaksın. İyice saçmalamaya başladın Kenan sen."

 

"Benim kararım kesin. Oraya gidip gerçek ailemi bulacağım ve onlara soracağım, neden beni istemediklerini. Bunu düşünerek yaşamak ölümden daha beter." 

 

"Hem sen nereden biliyorsun ki ailenin o kasabada olduğunu? "

 

"Beni yetimhaneye bir kadın bırakmış. adını söylememiş, sadece gedelli kasabasından bıraktığını söylemiş."

 

"Koca kasabada nasıl bulacaksın peki aileni beyefendi. Gerçekten salaklık ediyorsun şu an . İyice düşün  Hayatını mahvetme." 

 

"Ben düşündüm. "

 

Kenan o akşam otobüsle Gedelli kasabasına doğru yola koyulmuştu. Onu bekleyen olayları bilmeden, ailesinin kim olduğunu ona nasıl davranacaklarını bilmeden bir boşluğun içinde savrulup gidiyormuş gibi hissetmişti .

 

--------------   Ertesi Sabah   --------------   

 

"Yeter, ben gitmiyorum hiçbir yere." 

"O ne demek öyle Veysel. Gideceksin tabiki." 

"Yoruldum, yoruldum Cemile'm " 

"Biliyorum cankuşum. ama gitmezsen olmaz, sen de bunu biliyorsun. Hadi çıkalım artık, geç kalacağız." dedi Cemile Veysel'in tuttuğu ellerini öperken 

Taner ve Ramazan Dışardan hunharca Veysel'e seslenmeye başlamışlardı bile. 

Veysel merdivenlerden inerken ikisi de öne atılmıştı. "Aman dikkat amcaoğlu" 

Veysel'e yaklaşık 1 yıl önce kemik kanseri teşhisi konulmuş, kasabadaki hastanede tedavi görmeye başlamıştı. Ama kasabada gördüğü tedavi yeterli gelmiyordu. Annesi ve babası onu Şehirdeki hastaneye götürmek isteseler de kazandıkları para anca karınlarını doyurmaya yetiyordu. Taner arabanın kapısını açmış, öndeki koltuğu geriye doğru yatırmıştı. Aslında kendi arabaları da vardı ama eski püskü bir şeydi pek de alıcısı olmamıştı, muhammer arabayı satmayı istemiş , fakat verilen fiyat tedavi parasının yakınından dahi geçmediği için vazgeçmişti. Veysel sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa otururken Taner de sürücü koltuğuna geçmişti. Ramazan ve Cemile de arka koltuğa geçmişlerdi. 

Veysel başını cama dayayıp düşünmeye başlamıştı her şeyi. Hayatı kocaman bir boşluktu sahiden. çocukluğu da gençliği de kocaman bir boşluktu. Sanki hiç yaşamamış gibiydi, daha doğrusu hastalanınca herkesin gözüne gözükmeye başlamış , bir anda onu daha önce önemsemeyen onlarca kişi bir anda etrafında pervane olmaya başlamışlardı. 

Hastaneye girdiği an yüzünü buruşturdu Veysel. Aylardır neredeyse her gün buraya geliyordu , ama hastane kokusuna alışmak şöyle dursun, her seferinde midesini bulandırıyordu bu koku. Hastanenin güler yüzlü hemşiresi koşarak yanlarına geldi. Bu kasabada tüm gençler birbirini çok iyi tanır ve kardeş gibi geçinirlerdi. Veysel'in pek arkadaşı olduğunu söylenemezdi, ama Elif öyle değildi, sanki kız kardeşi gibiydi.

 

'Nasılsın bugün? iyi misin ? "

 

"Aynı işte, yorgun." dedi Veysel bitkin bitkin. Ne kadar yorgun olduğunu, canının yandığını çevresindekilere belli etmemeye çalışıyordu. Zaten onun için hayatını mahveden yeterince kişi vardı. 

 

Veysel hasta yatağına yatmış koluna serum takmalarını bekliyordu her zamanki gibi. Elif serumu takmak için yeltenmiş fakat arkadan bir adam odaya giriş yapmıştı. Hastanede daha önce onu görmediği için Veysel yeni olduğunu anlayabiliyordu. 

 

"Merhaba, siz Doktor Kenan Acar Olmalısınız, Ben de Hastanenin baş hemşiresi Elif " 

 

"Merhaba " dedi Kenan samimi bir tavırla. 

 

Daha sonra Veysel'e döndü. "Hastanın nesi var ? " 

 

"Kanser" dedi Veysel Elif'e meydan vermeden.

 

Elif masadaki dosyayı Kenan'a uzattı. Kenan dikkatlice dosyaya göz gezdirirken sordu. "Bu ilaç bu hastaya yeterli gelmez ki "

 

"Gelmiyor zaten" dedi yine Veysel Elif'in cevap vermesine fırsat vermeden.

 

Kenan bir şey diyecek olduysa da dememiş ve dışarı çıkmıştı.  Elif de peşinden gitmiş ve ona aslında Veysel'in ihtiyacı olan ilacın yurtdışından gelen bir ilaç olduğunu ve Veysel'in bu ilacı alacak parası olmadığını anlatmıştı. 

 

"Ben bir kaç kişiyle görüşüp bir şeyler yapmaya çalışacağım" dedi Kenan. Nedenini bilmediği bir şekilde Veysel'e baktığında gördüğü o yorgun o bitkin bakışlar yüreğine dokunmuştu. 

 

Şu an halihazırda kullandıkları ilacı yapmışlardı. Veysel hemen ardından kalkmaya çalışınca Kenan müdahale etmişti. "Dinlen biraz, hemen kalkmaman gerekiyor." dedi ve Veysel tekrar kendini yatağa bıraktığında Kenan da diğer hastalara bakmak için odadan ayrılmıştı. 

 

Cemile Sevdiği adamın ellerini bırakmıyordu. Veysel'i böyle görmek onu mahvediyordu. Veysel de her zaman gönlü vardı Cemilenin. Veyselin de Cemile de gönlü vardı bunu biliyordu Cemile, istedikleri gibi bir evlilikleri olmamıştı, bir düğünleri olamamıştı. Aslında ikisinin de hayalleri vardı, ama bu kasaba insanların hayallerini dinlemezdi çoğu zaman. Çok çabalamışlardı, ama başaramamışlardı. 

 

CEMİLENİN AĞZINDAN ; 

 

Veysel babası tarafından hiç sevilmemiş bir çocuktu. Evlerinde hep yıllar önce kaybettikleri çocuklarının bahsi geçer, muhammer babam her zaman "Keşke onun yerine sen ölseydin" derdi. Bunu söylerken hiç düşünmezdi, gerçi o hiçbir söylediğini düşünmezdi... Gerçi Veysel hasta olduğunda çok pişmanlık duymuştu bu söylediklerinden ama kalp bir kere kırılmayagörsün toplaması o kadar kolay olmuyor ...  Veysel her zaman başarılı bir öğrenciydi ama ilkokulda karıştığı ufak bir kavga yüzünden okuldan alınmıştı. Ve bu veyselin en büyük yarası olmuştu. Okuyup meslek sahibi olmak istemişti, ama başaramamıştı, eksikti. Benim gibi. Annesiz kaldığımda ablam benden büyüktü ama gitmeyi tercih etti. Evin tüm yükü benim omuzlarımda kaldı. Gocunduğumdan değil tabii, ama isterdim herkes gibi ben de okumayı. Veysel ve Ben birbirimize kendimizi bildik bileli sevdalıyız. Ama hiçbir zaman açılamamıştık. Bizim bu mahallenin diğer gençleri gibi bir isteme faslımız , bir düğünümüz olamadı. Aslında Muhammer babam ve Döndü annem beni oğullarına bakayım diye gelin almak istediler. Veysel'in hastalığı sebebiyle ne düğün yaptık ne başka bir şey . Olsun, sevdiğim adam yanımda ya, düğün de istemem başka birşey de yeter ki yanımda olsun, son nefesimi verene kadar...

 

Yazar Anlatımı ; 

 

Veysel yataktan tekrar kalktığında Cemile de onunla doğrulmuştu. Veyselin başı dönse de belli etmemişti. Eve kadar hiçbir şey söylememiş, sadece yolu izlemişti. Tükenmişti. Bitmeyen ve bir işe yaramayan tedaviler, bitmek bilmeyen mide bulantıları, kusmalar . Hepsinden yorulmuştu. Ama yoruldum diye avazı çıktığı kadar bağıramaz, ağlayamazdı, kimseleri üzemezdi.

 

Eve gittiğinde de direk yatağa girmişti. Cemile onu anlıyordu ve üstüne gitmek istemiyordu. O da sessiz sedasız kocasının yanına kıvrılarak ona sarılmıştı. ...

 

---------------------------

 

Kenan kendine verilen sağlık lojmanında kalıyordu. bugün bu kasabada ilk günüydü. Yarın ilk iş ailesini bulmaya çalışacaktı. Nereden nasıl bir ipucu bulurdu bilemiyordu ama bulmak zorundaydı. İsteksizce bugününü düşünmeye başlarken buldu kendini, o adamı düşünmüştü , ona yardım etmek istemişti aslında ama hocalarından olumlu yanıt alamamıştı..

 

Ertesi Gün sabahın ilk ışıklarıyla uyanmıştı Kenan. Kasabanın sokaklarında geziniyordu, Bugün izin günüydü, aslında bir doktor olarak izin günü yapmaktan hoşlanmazdı, işine aşık bir adamdı. Ama hastanenin baş hekimi yoldan yeni geldiğini ve dikkatinin dağınık olabileceğini savunmuş bugünlük izin vermişti. Bu Kenan'ın işine gelmişti şu anki şartlarda . Açık olan kahvehaneden içeri girip masalardan birine oturdu. kendine bir çay söyleyip kahvehaneye giren insanlara göz gezdirdi. Kasabalıyı tanımaya çalışıyordu. Her gelen sorduğu için o da her seferinde kendini baştan baştan tanıtıyordu. Vakit geçtikçe bazılarıyla muhabbeti koyulaştırmıştı. Çok geçmemişti ki içeriye yaşlı bir adam girmiş, hepsi hürmeten ayağa kalkmıştı. Adam eliyle hepsine sağolun dedikten sonra köşede bir yere oturmuştu. Kahvehaneci çaylardan bir tane adamın önüne koydu.

Kenan konuşulanlara kulak kabartıyordu.

 

"Hâla bulamadınız mı ilaç parasını." 

 

"Yok be rıfat , Nasıl bulalım.Her şeyi satsak yine o para çıkmıyor. Göz göre göre ölüyor bir bir çocuklarım. Ama yok anladım ben. Suç benim. babalık edemedim."

 

"Deme öyle muhammer abi, olur mu öyle şey. Sen babasın, atasın. Varlığın yeter."

 

Kenan onları dinlerken bir gürültü kopmuştu dışardan , ne olduğunu anlayabilmek için herkes kahvehanenin dışına çıkmışlardı. Bir kadın feryat figan koşturuyordu, kim olduğunu bilmiyordu Kenan , ama belli ki bir derdi vardı "Yardım edin , Yardım edin " diyerek bir o tarafa bir bu tarafa koşuyor, medet arıyordu sanki. Sonra kenanın biraz önce kulak kabartıp da adının muhammer olduğunu öğrendiği adamı görüp yakasına yapıştı. "Çabuk. Çabuk. Hastaneye gitmemiz lazım. Veysel'im, Deniz gözlüm, Oğlum.. Cümlenin devamı gelmiyordu. Söyleyemiyordu kadın. Ama Herkes anlamıştı....